Ülkemizi derinden sarsan bir olay daha yaşandı. Küçük Mehtap bebeğin ölü bulunması, sadece ailesi değil, tüm toplum üzerinde derin bir etki bıraktı. Tepkilerin büyüdüğü bu olayda, Mehtap bebeğin anne ve babası hakkında verilen cezalar, sosyal medya ve kamuoyunda geniş yankı buldu. Herkes, bu adaletin ne şekilde sağlanacağını sorgularken, sonuçlar da kamuoyuna açıklandı. Mehtap bebeğin cinayetiyle ilgili olarak anne ve babası hakkında ceza verildi ve bu ceza, birçok kişi tarafından yetersiz bulundu.
Geçtiğimiz haftalarda, 6 aylık Mehtap bebeğin cansız bedeni, ailesinin ikamet ettiği evde bulunmuştu. Olayın hemen ardından yerel güvenlik güçleri soruşturma başlattı. Yapılan ön otopsi, Mehtap bebeğin ölüm nedeninin açlık ve ihmal olduğunu gösterdi. Aile bireyleri, sosyal hizmetlerin daha önceki uyarılarına rağmen gerekli önlemleri almadıkları iddiasıyla gündeme gelmişti. Olayın yaşandığı gün, bebeğin babası, Mehtap'a bakmakta başarısız olduğu iddiasıyla mutlaka gözaltına alındı. Annenin ise acil durumlarda yardım çağırmadığı bilgiler arasında yer aldı.
Soruşturma süreci tamamlandıktan sonra, mahkeme Mehtap bebeğin babasını 10 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mehtap bebeğin annesi ise 7 yıl hapis cezası aldı. Ancak, bu kararlar yetersiz bulunarak kamuoyunda geniş çapta protestolara yol açtı. Birçok insan bu cezaların, bebeğin hayatına mal olan ihmalleri yeterince yansıtmadığını savunuyor. Türkiye'de çocuk ölümlerinin artışı ve buna karşı verilen cezaların yetersizliği, vatandaşların sosyal medya üzerinden tepkilerini dile getirmelerine neden oldu.
Olayın ardından birçok STK, çocuk hakları ihlalleri ve yaşanan acılar üzerine dikkat çekmek için ortak bir çağrı yaptılar. “Çocuklarımızın hayatı bu kadar ucuz olamaz,” diyerek sosyal medyada kampanyalar başlatıldı. Ayrıca, halk, yetkililerin ve yasaların daha sıkı düzenlenmesi gerektiği konusunda hemfikir oldu. Toplumda bu tür olayların önlenebilmesi için hem bireysel hem de kurumsal sorumlulukların artırılması gerektiğinin altı çiziliyor.
Mehtap bebeğin trajik hikayesi, insanların gözlerini bu acı gerçeğe çevirdi. Mehtap'ın neşe dolu, umut dolu bir yaşam sürmesi beklenirken, aile içindeki ihmal ve dikkatsizlik nedeniyle hayatının sonlandırılması bir acı gerçek olarak hafızalara kazındı. Türkiye’de çocukları koruma yasalarının yeniden gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi yönündeki talepler, özellikle bu olayla birlikte daha fazla önem taşır hale geldi.
Sonuç olarak, Mehtap bebeğin ölümü ve ardından gelen cezalar, yalnızca bir ailenin hikayesi değil, aynı zamanda toplumun adalet arayışının bir simgesi haline gelmiştir. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için toplumun her kesiminin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki her çocuk, sevgiye ve korumaya muhtaçtır. Bu trajedi, umarız ki gelecekte benzer acıların yaşanmadığı bir toplum için bir dönüm noktası olur.