Son dönemde yerel yönetimlerin uygulamaları ve seyyar satıcıların durumu, gündemde önemli bir yer tutuyor. Ancak, geçtiğimiz gün bir seyyar satıcının zabıta tarafından sokak ortasında darp edilmesi, olayın boyutunu bambaşka bir hale getirdi. Bu üzücü olay, yalnızca satıcıyı değil, sosyal medyada kullanıcıları da derinden etkiledi. Birçok kişi, bu tür uygulamaların Türkiye'deki seyyar satıcılara yönelik yaklaşımın ne kadar sert olduğu konusunda endişelerini dile getirdi.
Söz konusu olay, İstanbul'un kalabalık bir semtinde yaşandı. Bir grup zabıtayı, sabah saatlerinde şehrin yoğun caddelerinden birinde seyyar satıcının tezgahını toplama için görevlendirilmiş olarak görmek mümkün oldu. Ancak, seyyar satıcının tezgahını indirip oradan ayrılmayı reddetmesi üzerine başlayan tartışma, bir anda kontrolden çıkıp fiziksel bir şiddete dönüştü. Kalabalık bir halk tarafından izlenen bu durum, özellikle ilkbaharda sokakların ve parkların keyifle kullanıldığı bir dönemde, geleneksel yaşam tarzına ve yerel ekonomilere ciddi bir darbe niteliğinde oldu.
Olay anında, çevrede bulunan vatandaşlar duruma müdahale etmeye çalıştı, ancak zabıta ekipleri durumu hızla kontrol altına alarak seyyar satıcıyı yere yatırıp darp etmeye devam etti. Yaşanan bu anlar cep telefonları ile kaydedilirken, görüntüler sosyal medya platformlarında hızla yayıldı. İzleyenlerin tepkileri ise anında geldi; birçok kişi zabıtaların şiddetini kınadı ve insani değerlerin göz ardı edildiğini dile getirdi. Anlaşmazlık, sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmadı; aynı zamanda yerel halkın seyyar satıcılara olan tutumu ile memnuniyet düzeyini de sorgular hale getirdi.
Olayın görüntüleri sosyal medyada viral hale gelirken, kullanıcılar "İnsanlığa yakışmayan bir davranış" yorumlarıyla Zabıtaya ve yerel yönetimlere sert eleştirilerde bulundu. “Herkesin geçim derdi var, ama güçlüyü ezmek neden?” gibi yorumlar, durumu daha da alevlendirdi. Bazı sivil toplum kuruluşları, zabıta uygulamalarını üstlenerek olayın arkasında sosyal adaletsizlik olduğunu vurguladı. Seyyar satıcılara yönelik baskıların haksız olduğunu ve hem insanlık onuruna hem de geçim haklarına aykırı olduğunu ifade eden kişiler, durumu protesto etme çağrısında bulundu.
Diğer yandan, olayın ardından zabıta kurumunun açıklama yapacağı ve konuyla ilgili incelemenin başlatıldığı duyuruldu. Lakin pek çok kişi, henüz açıklamanın mevcut tutumlardaki değişimi getirmeyeceğinden endişeli. Çünkü seyyar satıcılar, sadece yiyecek ve içecek satışı yaparak hayatlarını kazanan, çoğunluğu mülteci veya dar gelirli vatandaşlardan oluşan gruplar. Şimdi ise bu olay, insanların geçim kaynağının kısıtlanmasına ve gelecekte olası başka şiddet olaylarının yaşanmasına zemin hazırlamış durumda.
Söz konusu olayın ardından, Belediye Başkanı ve ilgili kurumlar üzerinde de yoğun baskı oluştu. Şehir içerisinde seyyar satıcıların bulunduğu bölgelerin güvenlik güçlerince düzenli olarak kontrol edildiği ve bazen de sert müdahalelerde bulunulduğu biliniyor. Ancak bu yöntemlerin yerine, daha yapıcı ve insan odaklı politikaların geliştirilmesi gerektiği yönündeki görüşler, kamuoyunun büyük bir kesimi tarafından destekleniyor. Seyyar satıcıların toplum ve yerel ekonomi içindeki yerlerinin göz ardı edilmemesi gerektiği her seferinde vurgulanıyor.
Sonuç olarak, seyyar satıcılara yönelik uygulanan bu tür şiddet olayları, sadece o anki durumu değil, aynı zamanda toplumun genel barışını ve huzurunu da tehdit eden unsurlardır. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması ve seyyar satıcıların haklarının korunması için toplumsal bir bilinç oluşturmak gerekmektedir. Olayın gün yüzüne çıkması belki de olumlu bir değişimin başlangıcı olabilir; fakat toplumsal dayanışma olmadan tek başına bir değişim sağlamak mümkün görünmüyor. Gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz.